Skip to main content

Meksiko Bekle Beni Geliyorum

Bilet var gidecek yer bulamıyoruz, gitmezsen yıl sonu yanacak. Allah başka dert vermesin dediğinizi duydum. Funda yine Wolfie’yi nereye bırakacam, ben gelmiyim dedi.

Seçim kriterleri şu şekilde: Vize olmayacak, gidişte veya dönüşte karantina olmayacak.

San Fransisco’ya birlikte gideriz dedik, yakınlarda Mısır’ı gördüm Casablanca’ya birkaç sene sonra gideriz. Meksika’yı uzun zamandır görmek istiyordum. Başkenti Meksiko’ya (Mexico City, CDMX) direk uçuş var, Amerika vizem var, ilave bir vizeye gerek yok. Dedim olabilir.

Güzergah: İstanbul’dan Direk Uçuş

Zülfü Livaneli
"Serenad"

Pass Bilet Sorunsalı

Pass biletlerin sorunu uçakta yer varsa binebiliyorsun, yer yoksa bir sonraki uçağa artık. Meksika uçağı günde bir defa ve gece saat 02:30’da kalkıyor. Bindik bindik yoksa hava limanında bir gün geçirmek ölüm, şehre gitsen naapcan.

Kötü haber tez yayılır: Uçak dolu. Yer açılır diye ümit ediyorum. Bu arada erken de geldim. Freeshopları gezdim ama bir şey almak mümkün değil, dolar euro uçmuş, piyasa freeshop fiyatlarının baya altında kalmış. O yüzden oturdum hip flask sağolsun, yanımda getirdiğim içkiyi içip, kitap okuyorum. Mine’nin viskisi, Funda’nın badem ve fındıkları 🙂

Neyse uygun yer açıldı ve binebildim. Her seferinde ayrı bir stres ama netcen böyle. Uzun süren yorucu bir yolculuk sonrası Meksiko’ya indik. Şirin bir havalimanı, bu kadar kalabalık bir şehir için küçük. Bizde olsa kaç defa ihale yapıp kaç yandaşa para kanadırmıştık şimdiye.

Gitmeden biraz araştırma yapmıştım. Hollywood nedeniyle beynimizde yer eden şey, Meksika’nın uyuşturucu kartellerinden ve “bad hombre”lerden menkul bir yer olduğu. Okuduklarım ise tam tersiydi. Gayet kendi halinde ve normal insanlar. Meksiko’nun güvensiz bir yer olmak şöyle dursun, tam tersi oldukça güvenli bir yer olduğu söyleniyordu. Ancak yine de gidiş öncesi yaptığım kalınacak lokasyon seçimlerimde güvenilir bir bölge olmasına dikkat ettim. Çünkü gece geç dönecem, her zaman taksi bulamam ve aşağıda da görebileceğiniz gibi bilmediğim şehirleri yürüyerek keşfetmeyi severim.

Havalimanından çıkmadan para bozdurayım, belki dışarıda bulamam dedim. 100 doların 20 dolarını bozdurmak istediğimi söyledim. Klasik bozuk para üstü yok, tamamını bozalım. Ver paramı geri, freeshop’ta Bacardi’nin şişesi 9 dolar, 3 alana 1i bedava. Kaptım 3 şişe, para da bozulmuş oldu.

Her zamanki gibi yanılmışım, pasaport kontrolü sonrası her yer döviz bürosu.

Selfie Baby...

Uçağa 02:30’da binmemize sağmen saat farkından sabahın köründe 08:30’da indik. Doğru dürüst uyuyamamışım ama gün kaybetmek istemiyorum, o nedenle otele gidip eşyaları bırakıp biraz gezmeyi planlıyorum.

Danışmaya gidip oteli nasıl bulacağımı öğrenmeye çalıştım. Elimde konum var ama yine de WiFi bulamazsam diye eski günlerdeki gibi kağıt kalemle not alıyorum.

Metronun gayet iyi çalıştığını okumuştum. Kalabalık ama başarılı. Otele giderken bir çocukla selfie de yaptık.

Meksika'nın Sokak Lezzeti Taco

Gittim otele yerleştim. Açım. Uçakta yedik ama insan başka bir şehre gelince acıkıyor. Yol da baya sürdü. Neyse oteldeki çocuk bana yakınlarda “La Casa de Toño” restoranı var, oraya turistler pek gitmez, nefistir dedi, taco falan ye ama pozole çok güzeldir kesin ye dedi. Pozole ne ben bilmiyorum.

Neyse pozole yemek yemedi, 3 adet Taco bistec con quesillo (etli peynirli dürüm diye çevirebiliriz) söyledim, yanında da tabii ki corona :)). Ancak taco açmadı beni. Damak tadı farklı tabi. İlk tecrübem beklediğim kadar parlak olmadı ama bu sonra değişiyor.

Zona Rossa

Oradan yürüyerek Zona Rossa’ya gittim, yol boyu o kadar güzel evler var ki, bunlardan ayrı bir gösteri olur. Aşağıda fotoğrafları bulabilirsiniz. Zona Rossa şehrin bohem bölgesi, biraz İstiklal Caddesi gibi, cafeler, restoranlar, sokak satıcıları, güzel bir yer.

Yine tavsiye üzerine El Moro‘yu buldum. 1935’ten bu yana sadece churro yapan bir “Churrería”. Churronun şekli bizim tulumba tatlısının uzununa benziyor ama şerbetsiz, şekere buluyorlar, bir de Nutella sosuna batırıyorsun. Bir kaç tane ye, spider-man gibi düz duvara tırmanırsın.

Oradan şehrin merkezine gitmek istiyorum. Metrobüse binecem.Metrobüs dedim de, keşfettiğimizi söylediğimiz Metrobüslerden bindiğim 3 farklı ülke olacak, sadece bizimki trafiğin tersinden gidiyor yani trafik sağdan akarken bizimki soldan.

İspanyolcam “donde esta el centro historico” ile sınırlı, zamanında bana bir yeri bu şekilde sorabilirsin demişlerdi ama cevabını anlamayacaksın dememişlerdi 🙂 Ama yine de harita okuyarak, navigasyonla falan artık aradığın yeri buluyorsun.

Meksiko'nun Otantik Evleri

Yukarıdaki ve ikinci bir taco faciasından sonra size meksika yemekleri konusundaki fikrimin değişeceğini söylemiştim, di mi? Burrito tek kelimeyle mü-kem-mel

Centro Histórico de la Ciudad de México

Şehrin tarihi merkezi, eski şehir, farklı isimler verilebilir ama şehrin en güzel yeri.

Meksiko’nun tarihi merkezi (İspanyolca: Centro Histórico de la Ciudad de México), bir dizi blok için her yöne uzanan merkez mahallesi ve merkezinde en büyük meydan olan Zócalo’nun yer alır. Buraya çeşitli etkinliklerde 100.000’i aşan sayıda bir topluluk bir araya gelebilir.

İspanyollar, 16. yüzyılda, Aztek İmparatorluğu’nun başkenti Tenoktitlan’ın (asıl okunuşu Tenoştitlan) kalıntıları üzerine modern Meksiko’yu inşa etmeye başlamışlar. Antik Aztek İmparatorluğu’nun merkezi ve İspanyol Yeni İspanya kolonisinin iktidar merkezi olan Centro Historico, şehrin her iki çağa ait tarihi mekanlarının çoğunu ve çok sayıda müzeyi içerir. Bu da burayı bir Dünya Mirası Alanı haline getirmiş.

Zócalo’da birçok önemli yapı mevcut. Bunlar büyük bir bloğu kaplayan, ticaretin merkezi Old Portal de Mercaderes, federal yönetim binası Palacio Nacional, uzun isimli görkemli katedral Catedral Metropolitana de la Asunción de la Santísima Virgen María a los cielos ve bu katedralin arkasında aşağıda detaylı verdiğim Azteklerin en önemli tapınağı Templo Mayor müzesi bulunuyor.

Katedrale girmek istiyorum ama kuyruğun sonu Adapazarı’nda. Bekledim girdim. Beklediğime değdi. Gerçekten içi son derece etkileyici. Şöyle bir bilgi ekleyeyim; Meksika’daki katedrallerin Avrupa’daki katedrallerin küçüklü büyüklü kopyaları olduğu söyleniyor. O kadar büyük bir katedral bilgim yok, neyse ne güzeller.

Templo Mayor

İspanyol dönemi öncesi bu bölgede yaşayan Aztek’lerin başkenti Tenoktitlan’da bulunan büyük tapınak. Eski adı Huēyi Teōcalli. Yaklaşık 8.000 metrekare bir alanda bulunan bu tapınağın yapımına 1325 tarihinde başlanmış. Yeni Meksiko Katedraline yer açmak için İspanyollar tarafından 1521 yılında yerle bir edilmiş.

Şu anda şehrin merkezinde kalıntılar halinde duruyor ve müze haline getirilmiş. İspanyolların naif, barışçıl ve maalesef zengin bir halk olan Aztekleri nasıl tarihten sildiklerini bu müzede görülebilir.

Giriş 80 pezo.

Palacio de Bellas Artes

Güzel Sanatlar Sarayı.

En güzelini en sona sakladım. 1904 yılında yapımına başlanmış, yıllar sürmüş bitmesi ama değmiş. Dışı muazzam, içi ise muhteşem mermerle süslü harika bir müze.

İçerisinde farklı sergiler de barındırmasına rağmen kalıcı eserler de var ve bence bunlardan en muhteşemi Diego Rivera’nın yaptığı mural, El hombre controlador del universo (Evrenin Hakimi Adam). 11 metre genişliğinde önünde saatlerinizi geçirebilieceğiniz devasa bir eser. Sırf bunu görmeye bile Meksiko’ya gelinir. Abarttım biliyorum, ama çok güzel.

Şehrin Modern Yüzü

Meksiko deyince aklınıza eskide kalmış köhnemiş bir şehir gelmesin. Şehrin bir de inanılmaz modern bir yüzü var: Paseo de la Reforma. Burası Avusturyalı bir mimar tarafından 1860’ta Viyana’daki Ringstraße ve Paris’in meşhur Champs-Élysées bulvarı örnek alınarak yapılmış. Burada Yılmaz Erdoğan’ı selamlıyoruz: “zııt Şanzelize”…

Sofitel’i, Ritz’i burada, AT&T, Shell gibi büyük firmalar burada. Yani burada büyük bir ekonomi dönüyor. Hinterlandıyla birlikte Meksiko şehri 400 milyar dolar gibi bir ekonomiye sahip ki, bir ülke olsaydı ilk 30’da olurdu (muhtemelen buna uyuşturucu gelirleri dahil değildir, bilemiyorum).

Ben bu bölgeyi Pazar günü gezdim, yolları araç trafiğine kapatmışlar, hediyelik eşya standları kurulmuş insanlar bisiklet sürüyor, bir yerde müzik eşliğinde Zumba yapan büyük bir grup var. Bunları görünce Türkiye’deki konjonktürel durum aklıma geldi, üzüldüm, özendim. 2009 yılındaki Newsweek’in kapağını hatırlıyorum: “Onların İstanbul’u var, Avrupa Birliği almasa ne yazar” mealinde bir başlık atılmıştı. O günlerden bugünlere geldik. Yaşadığı topraklara bu kadar ihanet eden bir toplum yeryüzüne gelmemiştir…

Bu İki fotoğraf güzel: Tacos ve Nighthawks

Tacos

Nighthawks

Orijinal Nighthawks (Edward Hopper)

Şehrin Bende Bıraktığı İzlenim

  • Devasa bir şehir. Ben bu kadar kalabalığı İstanbul dahil başka yerde görmedim.
  • Çok gay ve lezbiyen var. Daha doğrusu muhtemelen başka toplumlardaki orandadırlar ama toplumdan baskı görmediklerinden rahat davranıyorlar. El ele geziyorlar ve kimse dönüp bakmıyor, ne güzel.
  • Sabah 20 derece ve gazlı şömine yakıyorlar.
  • Çok sayıda köpekli aile var, herkes sabahları köpeklerini dolaştırıyor.
  • Güneydoğu Asya gibi dışarıda street food yiyen çok insan var. Her yer tavuk dönerci. Taco’nun başlıca malzemelerinden sanırsam.
  • Genelde herkes kendi derdinde. Yolsuzluk alıp başını gitmiş ama genel olarak mutsuz sayılmazlar.
  • Sokak çalgıcıları bana Eric the Viking filmini hatırlattı
Play Video
  • Bıdıklar, boyları kısa ve tıknazlar. 180 cm boyumla ben bile basket oyuncusu gibiyim. Ayrıca sanırım biz biraz daha güzeliz. Brad Pitt gibiyim burada…
  • Bir de 2200 metre yüksektesin. Alışana kadar zorlanıyorsun. Ben her yere yürüdüm ama çok zorlandım. İlk gün 33.000, ikinci gün 31.600, üçüncü gün 23.600, dördüncü gün 28.000, beşinci gün 26.000, son gün ise 18.000 adım atmışım. Yani toplam 6 günde 133,5 km yürümüşüm. Benim için de insanlık için de büyük bir adım.

Fiyatlar ve Bütçe

Fiyatlar $ işaretiyle gösteriliyor. Kafanız karışmasın Amerikan Doları değil, Meksika Pezosu.

Fiyatları Türk Lirası üzerinden vermek çok saçma olur, malum bizim kur diğer para birimlerine karşı sürekli değer kaybediyor. Aralık’ın 10’unda giderken 1 TL = 1,51 pezoydu, 15’inde dönerken ise 1 TL = 1,33 pezo falandı. 1 Amerikan Doları yakl. 20 pezo.

Size bazı ürünlerin fiyatlarını vereyim siz günlük kur üzerinden hesaplarsınız artık. Sokak satıcılarındaki ortalama fiyatlar şöyle taco 15-18, quesedilla 30-40, burrito 50, içecek 10-15, bira 20-25, 2 churro 30-40. Orta kalite bir restoranda bir kişilik akşam yemeği 200-400 pezo. Kafede kahve 30, bira 40-60 pezo. 18’e bir hot dog yedim, hala tadı damağımda.

Bütçeye gelirsek: Genel olarak ucuz bir ülke denilebilir. 3 yıldızlı bir otel odası gecelik yakl. 300-400 pezo, uçak ve otel hariç günlük kasmadan kişibaşı 25-40 dolar arası bir rakama rahat rahat çıkar.

Hülasa

Benim gittiğim şehirden dönme zorunluluğum olduğundan şehirden çıkmadım. Çok farklı bir kültür. Güzel bir şehir. Ancak gidip görülmeli mi, tavsiye eder misin diye sorarsanız, eğer Meksiko ile sınırlı kalmayacaksanız, hazır gitmişken Chichen Itza gibi antik, Cancún gibi turistik yerleri de görecekseniz kesinlikle bu deneyime değer.

Yorumlayın

Listemize Katılın

Lütfen adınızı ve e-posta adresinizi girin

E-posta listemize katılarak yeni gezilerimizden haberdar olabilir, belki de hiç görmediğiniz fotoğraflar görebilirsiniz. Teşekkürler